Hakkında

 

Tarihçe

İnsanların develeri evcilleştirmesi günümüzden 5000 yıl öncesine  uzanır. İlk olarak  Orta Asya’nın, iki hörgüçlü Bactrian develeri M.Ö. 3000 yılda evcilleştirilmiştir. Türklerin develerle ilgilenmesinin kökeni Orta Asya’daki kültürlerine uzanmaktadır. Türk kültüründe atın yanında deve de önemli bir hayvandır. Uluğ-Namazgahtepe’de M.Ö. 2250 tarihli deve kemikleri bulunmuştur. Ordos bölgesinde ortaya çıkarılan ve Hun Türklerine ait olan eserlerde deve resimlerine rastlanmaktadır. İslamiyet öncesi Türk inancında buğra (erkek deve), ejder ve yırtıcı kuş gibi bir kahraman ongunuydu. Moğollarda ve Uygurlarda deve önemli bir ulaşım ve üstünlük aracıydı. Develerin uzun yola, sıcağa ve soğuğa, açlık ve susuzluğa dayanıklı olmaları nedeniyle uzak mesafeler arası taşımacılıkta kullanılmıştır. Devenin; eski Türklerde, Selçuklu ve Osmanlılarda, kısacası Türk tarihinin hemen hemen her döneminde, toplumun hem ticari hem de inançsal boyuttaki ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir rolünün olduğu bilinmektedir. Tarihi kayıtlar, büyük kervan yollarının güçlü develerini Türklerin yetiştirdiğini gösterir. Bu nedenle deve ve buğra, Türklerin düşüncelerinin ve edebi verimlerinin derinliklerine işlemiştir. Deve, Türklerin hayatında o kadar önemli bir yere sahip olmuştur ki, halk inanışlarından edebi eserlere kadar halk bilgisi ürünlerinin pek çoğunda bu etkinin izlerini görmek mümkündür. Türk kültüründe develer günlük hayatın ve tolum geleneklerinin önemli bir ögesidir. Türk destanlarında deve sütünün bir şifa aracı olarak görülmesi; yemeklerden sonra edilen dualarda develer için de dilekte bulunulması; develerle ilgili pek çok atasözü, deyim ve bilmecenin varlığı; düğünlerde damadın deve arabasına, gelinin ise deveye bindirilmesi; kopuz gibi kutsal müzik aletlerinin yapımında deve derisinin kullanılması ve kutlu hayvanlardan biri sayılan devenin kurban olarak Tanrı’ya sunulması gibi pek çok örnek, devenin Türklerin kültürel hayatında ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Tarihçi Herodotos, M.Ö. 547 yılında Sardis yakınlarındaki savaşta Perslerin yük develerini ordunun ön saflarına dizerek, ünlü Lydia süvarilerinin atlarının develerin kokusundan ürkerek dağılmaları sonucu savaşı kazandıklarını söyler. Bu olay aynı zamanda develerin Batı Anadolu’ya gelişlerinin de resmi tarihi sayılır. Perslerle birlikte develer Orta Doğu’dan çıkarak Batı Anadolu’ya ve Avrupa’ya kadar gitmiştir. Düzenli deve süvarilerini ordularına dahil edenler Suriye’deki Selevkos kralları olmuştur. Deve süvarilerinin kullanıldığı ilk savaş ise M.Ö. 190 yılında Magnesia yakınlarında olmuştur. Develerin Roma ordusunda bir savaş gücü olarak kullanılmaları daha geç bir tarihtedir. İlk defa İmparator Traianus zamanında ayrı bir deve süvari birliği oluşturulmuştur. Bir yerden bir yere mal ve insan taşımak develerle yapılmıştır. Ortaçağda Türk devletlerinin İpek yolunun geçtiği bölgelere hakim olmaları deve kervanlarının devamlı geçtiği yerler haline gelmiştir. Selçuklular döneminde  her 20-25 km de yapılan kervansaraylar deve kervanlarının uğrak yerleri olmuşlardır. Osmanlılar döneminde ise deve önemini korumuş ve Yeniçeri ocağında “Cemaat-i Şütürbân “ adlı deve birlikleri kurulmuştur. Osmanlı sarayındaki has ahırda develer beslenmiş ve devecilere “ Şütürbân ağa “ denmiştir. Osmanlı ordusundaki develerin sayısı toplam 5400 civarındadır ve deveciler cemaatinin başı olan subay ocağın “ katara “ ağalarından biridir. Osmanlı devletinin her yıl İstanbul’dan Mekke ve Medine’ye gönderdiği hediyeleri taşıyan develerdir ve bu develerin oluşturduğu kervana “ surre alayları “ adı verilmiştir. Çelebi Mehmet ile başlayan, Fatih sultan Mehmet ile resmi devlet geleneği olarak tescillenen, Yavuz Selimle birlikte kuralları belirlenen bu güzel gelenek Sultan Mehmet Reşat dönemine kadar asırlarca sürdürülmüştür. Develer Anadolu insanının en önemli göç hayvanlarından biridir. “ Göç olayı “ Yörüklerin toplumsal yaşamında özel bir öneme sahiptir. Özellikle yayla göçleri Yörüklerde ayrı bir coşku yaratır. Göç sırasında en güzel giysiler giyilir, develer süslenir, göçmekte olan obanın ihtişamı sergilenirdi. Yörüklerin sahip oldukları en değerli varlıkları sürüleri, develeri, atları, çadırları ve dokumalarıdır. Günümüzde deve güreşlerinin ödülünün de “ halı “ olması anlamlıdır. Göç dönemlerinde prestiji sağlamak amacıyla katarın en önüne konulan devenin yükü kırmızı kilim ya da halı ile örtülürdü.